Yazı
Yazar : Vedat UZUNER
323 Görüntülenme
Hayat Tarzıma Karışma
Vedat UZUNER

Aslında iyi niyetle ağaç ve doğa sevgisiyle başlayan eylem polisin orantısız güç kullanımı, iktidarın yanlış tutumu, başbakanın sert üslubu ve herkesin yaşam tarzına karışması nedeniyle büyüyerek hepimizin üzülerek şahit olduğu hale geldi.
İyi niyetle başlayan bir eylem iyi niyetli insanların kontrolünde devam etmeli değil midir? O kadar yağmacıyı, çapulcuyu, talancıyı iyi niyetliler neden kendi aralarına kabul ettiler? Niye onları dışlamadılar? Eylemlerin bilançosundan bahsedilirken verilen rakamlar muhtelif. Milyonlarca lira zarar ortaya çıkmış. Birileri içeri alındı ve birkaç gün sonra çıkacaklar. İki üç tane çadır yakıldı diye de zabıta memurları görevden alınacak. Bu nasıl adalet? Eğer kamu malı olan otobüsler, otobüs durakları, emniyet araçları yakılıyor, esnafın işyerleri harabeye çevriliyor ve kimse ceza almıyorsa o halde zabıtalar da derhal işlerine iade edilmeli. Yaşı müsait olanlar yaşam tarzına dokunmanın, hatta yaşam tarzı yüzünden insanların geleceğine dokunmanın ne demek olduğunu bilir. Başörtüsü yüzünden kızlarımız, evlatlarımız, babaları ve anneleri ne acılar çektiler, ne hakaretler işittiler, ne işkenceler gördüler. O zaman onları üniversite kapılarından içeri sokmayan polisler iyiydi de şimdi mi kötü oldular? Şehit cenazeleri tekbir sesleri arasında uğurlanırken, kimi anne çığlıklarını içine attı, kimininki de arşa kadar yükseldi. Evladının cenazesinde biçare ağlayan, inleyen, feryat eden analar, nineler iyi; orduevine, asker çocuğunun yanına ziyarete gitmek isteyenler kötü. İnsanların başlarındaki örtüyü nasıl bağlayacağı, sakalını ne şekilde keseceğine karar vermek yaşam tarzına dokunmak değil öyle mi?
Fatih Eğitim Fakültesi’nin girişinde yer alan başörtü çıkarma kabinini, o utanç abidesini görmez miydi yoldan geçen herkes ya da üniversitenin aydın bilim insanları. (Kaldırılmasında emeği olan herkese binlerce kere teşekkür ediyorum)
Akçaabat Meslek Yüksek Okulu’nda, okulda yapılmayan bir ders etkinliğine sırf başörtüyle katıldı diye imzasının üstü çizilen, sonra sınavlara giremeyip bir yıl kaybeden kardeşimizin yaşam tarzına müdahale edilmedi mi?
Eğitim-Bir-Sen, olayı okulun önüne siyah çelenk bırakarak kınarken ‘yaşam tarzıma dokunma’ diyenler neredeydi? Üniversite giriş sınavlarına alınmayan, bin bir işkenceyle başları açtırılıp içeri girince de sorulara bakacak mecali, psikolojisi kalmayan evlatlarımızın yaşam tarzı, tercih hakları yok muydu? Başörtüsüyle okulun bahçesine bile alınmayan öğretmenler, hastaneye sokulmayan doktorlar, hastalar, duruşmaya giremeyen avukatlar, mecliste yemin edemeyen vekiller… Çok mu çabuk unutuyoruz? Anaokulu öğretmenine başörtülü olduğundan dolayı ceza veren mahkeme, hızını alamayarak, başörtüyü sokakta da takamayacağına, bunun bile kötü örnek olacağına hükmetmişti. Bir kısmı akli dengesini ve işini kaybetmiş, geleceği kararmış bu insanlar bu çileleri çekerken yaşam tarzıma karışma diyenler neredeydi? Deniz Baykal buyurmuş: ‘kimse bize yaşam tarzı dayatamaz’ diye. Mollalar İran’a diye öz yurtlarından kovulup, öz vatanlarında parya muamelesi gören insanlar için niye konuşamadın ey büyük siyasetçi. Memur-Sen insanların hayat tarzına karışılmasın, ‘kendileri’ olarak görevlerini yerine getirsinler diye bir rekor kırarak 12 milyon 300 bin imza topladı. Dert, hayat tarzına karışılmasına karşı olmaksa neden buna destek olmadınız?

Vedat UZUNER

25 Haziran 2013

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen