Hatırlıyorum, Feride Teyzenin mısır tarlasındaki mısır sapları, bir yandan bedenlerine sarılan fasulyelerin, bir yandan ince ince, sinsice ama sürekli çiseleyen yağmurun verdiği ağırlıkla rahmetli Kazım Amca’nın bin bir emekle inşa ettiği taş duvarın üzerinden yola sarkmış, adeta koçanlarını yoldan geçenlere ikram ediyorlardı. O yol ki çocukluğumuzda inşasına başladığımız ve hala bitiremediğimiz evimizin malzemesini çektiğimiz, ayağımızın altında senelerce ve kilometrelerce kayarak bizi okula ulaştıran. Vahittin Hafız Amca’nın rica ve duaları eşliğinde küçücük avuçlarımızla çukurlarına taş doldurduğumuz. Yağmurlu havalarda; çamurlanmamak için sirk cambazı gibi ayağımızı basacak bir nokta aradığımız. ‘Araba yüklemek’ için günlerce kurumasını beklediğimiz, adım adım adımlayarak top oynamaya Parçaçimen’e ulaştığımız. Haftada ayda bir, bağıra bağıra gelen; mahallenin ilk yük taşıyan motorlusu ‘Kaboğun Kamyonu’na arkadan takılmak için kenarında dizilip beklediğimiz. Geniş olmasını canı gönülden istediğimiz ama bizim toprağımıza değdiğinde canımızı acıtan. Annelerin, sırtında taşıdığı yarı nemli çayır yüküyle iki büklüm yol almaya çalıştıkları. Kara lastiğin içinde inim inim inleyen ayakları ve yere her temasında büklüm büklüm bükülen, ezim ezim ezilen parmaklarıyla abulalar, yengeler, teyzeleri ağırlayan. Elmas Abulanın yaramaz kızları Varzana, Aynalı ve Sarıkız’a Küçük Barak’a otlamaya gitmeleri için aracılık eden. Aslında mezerede otlayıp karnını doyurmaları için dışarı salınan bu yaramaz kızlar, otlağa gidene kadar ya rasgele girdikleri bir komşunun mısır tarlasındaki mısır ve lahanaların ya da ya da yol kenarında dizili çeşit çeşit armut ağaçlarından damlayan meyvelerin müşterisi olur; varacakları yere gidene kadar çoktan karınlarını doyururlardı. Yaz tatilini, ineklerin tezek kokuları arasında ve kuyrukları dibinde geçiren Uğur da güya çobanlık yapmış olurdu.
En az sekiz batulluk çayır yüküyle iki büklüm, hayvanların ot mahsulü ofisi ‘merek’e kavuşmayı hayal eden kadınlarımız. Yolla bahçeyi ayıran sinor duvarı üzerinde bir oturak taşı bularak ayaküstü yarımca oturur, bir nefes dinlenme imkânı yaratırlardı kendilerine. Yorgunluktan kıpkırmızı kesilmiş yanaklardan akan terler, peştamalın sağ kenarı ya da yaşmağın çene altından sarkan, sabır ve sanat eseri iğne oyalı kısmıyla silinirdi. Öyle bir ‘huuuy’ çekilmeliydi ki bu yerde en yakın evin ahalisi duymalı, elinde bir ibrik ve tasla yetişmeliydi bu molaya. Bu ağır yükler ayda, haftada ya da günde bir kere taşınmaz; yaz boyunca, uzadıkça zulme dönüşen gündüzlerde hava kararıncaya kadar devam ederdi. Bir gün size, bir gün bize; kim bitirirse diğerinin yardımına koşar, cenaze olmadıktan sonra ‘meci’ aksatılmazdı. Aradan yıllar geçti ve yük taşıma mecileri, açılan yollar sayesinde yavaş yavaş hatıra sayfalarındaki yerini aldı. Peki, yollar açıldıktan sonra sıkıntılar bitti mi?
Vedat UZUNER
ÖĞRETMEN
REHBER ÖĞRETMENLERİ RAHAT BIRAKIN
SINAV SİSTEMLERİ ÜZERİNE
DAĞ FARE DOĞURDU
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
ALLAH ÇALIŞANA VERİYOR MÜSLÜMANLAR ÇALIŞMIYOR
HABER YAP İZİ KALSIN
15 TEMMUZ
Takvimden Yapraklar
Anlayarak Okuma-k
Çamur At Elin Kirlensin
Zor Okul: Trabzon
Zaman Değişti
Eyvah Reform Geliyor
Kudretli Kalemler
Sendikal Andisalay
Bismillah
SBS?siz olur mu?
Yazdan Yazı Çıkarmak
Mısır
Çadır Tiyatrosu
Helvalar Tükenince?
Bosna-3
Bosna-2
Bosna-1
Sandık Her Şeydir Sandık
Şehri yaşanılmaz kılmak
Hayat Tarzıma Karışma
Bir Yılın Ardından
Her Yer Diriliş
Teşekkürler
Müflis Tüccar
19 Mayıs
Vekiller ve Sefiller
Çocuksuz Bayram
Otizm
Rotasyon
Samimiyet
İmzamıza Sahip Çıkıyoruz
İYİ TATİLLER
Seçim Okumaları
Çözüme Ağlayanlar
Yine Saldırı, Yine Şiddet
Yönetici Atama Yönetmeliği?ne
ÖĞRETMEN
“BİRİNCİ SINIFTA KARAKTER DERSİ”
EMEKLİ MAAŞLARI VE İKRAMİYELERİ
İFTİRANIN VE BİLGİSİZLİĞİN SINIRI YOK
KUDÜS, TÜRKİYE VE SİVİL TOPLUM
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
Yükseköğretimi Dönüştüren Çağrı: Bir Kongrenin Ardından