Yazı
Yazar : Vedat UZUNER
327 Görüntülenme
19 Mayıs
Vedat UZUNER

Kurtuluş Savaşı yıllarında ve sonrasında şehit verdiğimiz yüz binlerce gencimize selam olsun. Bağımsızlık mücadelemizin başlangıcı olarak kabul edilen Atatürk’ün Samsun’a ulaştığı 19 Mayıs’ı Gençlik Bayramı olarak kutlamaya başladık 20 Haziran 1938’de. Yani Atatürk hasta yatağındayken karar alındı. Çok sonraki darbeli yıllarımızda Kenan Evren tarafından ‘Atatürk ’ü Anma’ ifadesi de eklendi bayramın adına. Gençlerimizi, o günden beri bayram kutlamaya bırakmadık, çocuk bayramını çocuklara bırakmadığımız gibi.
Kendilerine bayram hediye ettiğimiz gençlerimizi nasıl yetiştiriyoruz? Daha beş yaşında okula ‘mecbur’ ediyoruz.  Eğitim sistemimizin çıktısı olacak çocuklarımızı ‘yaş iken’ eğmeye bükmeye başlıyoruz da bükülü kalıyor zihinleri, bedenleri. Sonuç olarak elde ettiğimiz ürün beklentilere ne derece uygun oluyor? Bir imalathanede kuracağımız kalıp yanlış olduğunda çıktılara bakıp daha iyisi için kalıbı değiştirebilir, yeni kalıplar, yeni şablonlar elde edebiliriz. Hatalı çıktıları ya çöpe atar ya da yeniden kazanmak yoluyla işleyip değerlendirebiliriz. Peki, eğitim yoluyla elde ettiğimiz çıktının hatalı olması durumunda şablonu değiştirmek neye yarar?
‘Zorunlu’ olması sorunlu olan, ‘karma’ olması karmaşaya yol açan eğitim sisteminde zorunlu bir takım uygulamalarla sayısal verileri tutturmak ve nicel iyileşmeler sağlamak mümkün. Ancak Türkiye’nin nicel verilerle uğraşarak kendini aldatma zamanı çoktan gelip geçmiştir. Zorunlu kıyafet, zorunlu eğitim, zorunlu müzik, zorunlu şapka=Sorunlu Demokrasi. Sinan Çetin’in bir kısa filmine bakıyorum. Kolluk kuvvetleri bir sıra gecesini basarak, ‘şarklı’ havası veren Türkü söylemeyi yasaklar ve adını bile söyleyemedikleri Batılı sanatçıların eserlerinin çalınmasını isterler. Bağlamayla Mozart’ın Kırkıncı Senfonisi çalınır ama bu da sakıncalı bulunur. ‘Bağlamayla’ çalınmaktadır ve yeterince alafranga değildir. Bunun üzerine bir başka Avrupalı olan Beethoven çalması istenir saz ekibinden. Dokuzuncu senfoni ve ‘Kalenin Bedenleri’ uyumu karşısında kolluk kuvvetleri de dayanamaz ve ellerinde tüfeklerle oynamaya başlarlar.
Elimizdeki malzemeyle kalkınmak, gelişmek, büyümek, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak mümkün. Yeter ki içerde un, tuz, şeker, yağ varken helva yapmak için dışarda malzeme aramayalım. Yeter ki elimizdeki malzemeyi elimizdeki tariflerle harika ürünlere çevirmek varken bilmediğimiz yöntemlerle heba etmeyelim. Atiyi inşa etmek için atayı tanıtalım.
Bunun için kara tahtadan akıllı tahtaya, omurga düşmanı çantalardan teknoloji ürünü tabletlere geçiş önemli ama gençlerimizin beyinlerini nasıl dolduracağımız daha önemli. Düşünen, soran, araştıran bir gençlik midir istediğimiz yoksa her söyleneni ‘başüstüne’ mantığıyla kabul eden mi?
Çocuk ve gençlerimizi yetiştirecek öğretmenlerimizi yetiştirme yöntemlerimizi derhal gözden geçirmeli, öğretmenliğin toplumdaki saygınlığını nasıl yok ettiğimizi de ciddi şekilde değerlendirmeliyiz.
Gençlik büyük bir güç, etkili bir silah ama kullanmasını bilmez, elimizde patlatırsak tamir edilemez sonuçlar çıkabilir ortaya.

Vedat UZUNER

 21 Mayıs 2013

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen