Sınav Sistemleri Üzerine

Köyden kente göçün hızla devam ettiği bir dönemde şehirde apartman görevlisi olarak iş bulan bizim gibi köylü bir kardeşimiz ailesini alıp şehre yerleşmeye karar vermiş.

Zaman geçtikçe şehir hayatında zorluklar yaşayan evin hanımı biraz da can sıkıntısından kurtarmak niyetiyle dışardan ilkokul bitirme sınavlarına girmeye karar vermiş.

Girdiği bütün sınavlardan başarılı olan hanımefendinin fen bilgisi sınav kağıtları nasıl olduysa kaybolmuş.

Ne kadar uğraşıldıysa da kağıtlar bir türlü bulunamamış.

Açık öğretim yöneticileri çareyi yapacakları sözlü sınavla yeni bir not vermekte bulmuş.

Hanımefendi sınava alınmış ve aslında kolay olan sorular bir bir gelmeye başlamış:

- İnsan vücudunda kaç kemik var?

- İkiyüz yedi.

- Aferin! Midenin görevi nedir?

- Besinleri sindirmek.

- Aferin! Pekii, beyin ne iş yapar?

- Bizim apartmanda kapıcı!...

Bu hikaye büyük bir ihtimalle dilimizde fazlaca bulunan eş sesli kelimelerin ses benzerliğinden yararlanılarak oluşturulmuş zeka ürünü bir espiri.

Hoş, sınavlara olması gerekenden daha fazla bir anlam yüklüyoruz ama dünyanın hiçbir yerinde bir süreç olan eğitim-öğretim faaliyetlerinin sonunda ölçme yapılmadan herhangi bir değerlendirme yapmak mümkün olmamaktadır.

Eğitim öğretimde kaçınılmaz olan sınavlar amaç değil, sadece araç olmalıdır.

Belirli bir noktadan nereye kadar gelindiğini görmek, sonraki öğrenmeler için başlangıç noktası oluşturmak, bir üst sınıfa ya da üst öğrenime geçmeye karar vermek amacıyla sınav yapılır.

Sorun sınavın varlığı değil, uygulanan sistemin aksayan yönleridir.

Hiçbir hazırlık olmadan, alt yapı oluşturulmadan sırf Cumhurbaşkanı eleştirdi diye mevcutlar içinde en iyi şekilde uygulanan bir sistemi ya da sistemleri toptan yok etmek değil iyileştirmektir doğru olan.

Şimdi herkesin kafası karışık.

Umarım hem ortaokul hem de liseden sonra uygulanacak yeni sistemler eskilerinden daha iyi olur.

Tabi bunun için istişareye önem verilmeli, kapalı kapılar ardında ünvanların verdiği özgüven ve kibirle tek başına iş yapmaktan kaçınılmalıdır.

Öğretmene Performans Notu

On ikinci sınıf öğrencisi olan oğlum öğretmenlerine not verdi. İfade ettiğine göre bazı öğretmenlerinden rövanşı aldı, bazılarına da bu yolla teşekkür etmiş oldu.

Eğer onu okula gönderirken bu şekilde bir uygulama olacağını bilseydim bütün meslektaşlarıma yüz puan vermesini isterdim. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlere bakışı karşısında hala işini dört elle, severek, fedakarca yapan bütün meslektaşlarım yüz puanı hak ediyor.

Milli Eğitim Bakanlığı bomba uygulamalar yapmaya ve yeni icatlar çıkarmaya bayılıyor.

Yirmi iki yıllık meslek hayatımda MEB’in öğretmenlerin motivasyonunu artıracak bir söylem ya da eylemine tanık olmadım. Olsa da bunun yanlışlıkla söylendiği belirtilerek geri adım atılmıştır.

Yapılması planlanan son uygulama asla kabul edilebilir ve sürdürülebilir değildir. Bu, olsa olsa çalışma barışını dinamitleyecek, eğitim çalışanlarının arasına nifak, husumet ve ayrılık sokacaktır.

Bakanlık öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasındaki kör düğümü çözemeden böyle bir adım atmamalıdır, atamamalıdır.

Birilerinin çıkıp tepedeki yöneticilere ‘bi durun bakalım, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?’ diye sorması lazım hem de acilen.

Yoksa hükûmet ve eğitim çalışanları arasında baştan beri açık olan makas daha da açılacak.

Neredeyse bütün evlerde eğitim ve öğretmenler gündem olur.

Bu gündem sonucu da en çok öğretmenler yıpranır.

Sayın Cumhurbaşkanımız hükûmet olarak eğitim ve kültürde yeteri kadar başarılı olamadıklarını dile getiriyor.

Evet, doğrudur ama bunun bir sebebi milli eğitimin hala millileştirilememesi ise bir diğeri de şüphesiz öğretmenlerin motivasyonunu bozan garip uygulamalardır.  

Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenin kariyerine, kişisel ve mesleki gelişimine hiçbir katkısı olmayacak not uygulamasını derhal geri çekmelidir.