BASIN AÇIKLAMASI
Gündemden takip edebildiğimiz kadarıyla özgürlüklerin yeşerip gelişmesine zemin hazırlaması gereken, şehrimizin aydınlık yüzü olmasını beklediğimiz Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde öğrenim hakkı ve özgürlüğüne ve bireysel tercihlere saldırılar hala devam etmektedir. Ne gariptir ki bu yasakçı zihniyet en son bir okulumuzda 27 Mart tarihinde yapılan YGS de yine hortladı. Herhalde bu olayın kahramanı beyefendiler ve hanımefendiler meşhur olmayı çok hayal etti ama isimlerini burada anmayacağız, buna müsaade etmeyeceğiz.
Kılık kıyafetle cedelleşme de halen süregitmektedir.
Son zamanlarda bütün Türkiye’de olması gereken bir noktaya doğru yol alınıp, normalleşme süreci yaşanırken, su yatağında akmaya başlamışken bu akıntıya karşı kürek çekmeye çalışan ve sözde bilim insanı olduğunu iddia eden varlıklar ilimizde kendilerine durumdan vazife çıkarmaya çalışmaktalar. Çok merak ediyoruz, nereye hizmet ettiklerini öğrenebilirsek biz de kendilerine yardımcı olacağız. Beyler, hanımlar, fildişi kulelerinizden çıkın, kafanızı kumdan çıkarın ve baş döndürücü bir hızla gelişen dünyada artık değişime ayak uydurmanın zamanının geldiğini fark edin. Artık medeniyetler insan hak ve hürriyetleri, temel insan hakları kavramları üzerine bina edilmektedir.
Kafalarını kuma gömenler aydınlığı ve güneşi görmezler ama güneş yine de vardır. Ülkenin en fazla eğitim almış, vatandaştan alınan vergilerle en fazla imkâna sahip olarak bir takım okullarda okumuş, yeri geldiğinde ihtisas için yurt dışına gitmiş, ufku geniş, yeniliğe, değişime ve gelişmeye açık olması beklenen insanların kendilerini dar kafeslerin içinden çıkaramadıklarını görmek ülkemizin demokrasi geleceği açısından endişe vericidir. Ülkemizde akademisyen kavramına ilmi, öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı, gelişmeyi temsil ettiği için büyük bir saygı gösterilmektedir. Akademisyenlerimizin bu saygıyı daha da üst seviyede tutacak, daha yukarıya taşıyacak yerde bir takım saplantılarla, köhnemiş, eskimiş, fosilleşmiş inaklarla yerlere sermelerine fırsat verilmemesi gerekmektedir.
Akademik eğitime hak kazanmış kendi kararlarını almaya yetkin hale gelmiş bir bireyin örtüsüne, inancına, giyimine, bıyığına, sakalına, tıraşına karışmak kadar çağdışı bir anlayış dünyanın hiçbir yerinde söz konusu değildir. Öyle görülüyor ki sorun başörtüsü, türban sorunu değil; akıl örtüsü sorunudur. İnsanların basireti bağlanmış ve takıntılarının esiri konumuna düşmüşlerdir. Bu anlayışta insanların akademik çalışma yapabileceğine, bilim üretebileceğine ve ülkenin kalkınıp gelişmesine katkı sunabileceklerine inanmak güç olsa gerekir. Akademik kariyer yoksunluğunu bu tür absürt tavırlarla örtmek isteyen anlayışa çağımızda artık yer yoktur.
En son bir kız öğrencinin okul bile olmayan bir ortamda, daha önce bir kültür merkezinde ders etkinliği olarak katıldığı bir toplantıda ve YGS sınavında olmak üzere başörtüsü taktığı için yaşadıkları bilime, akıla, çağdaşlığa, moderniteye, kitaba ve kaleme yapılmış büyük bir saygısızlıktır.
Bütün bu yaşananlardan sonra olayın intikal ettiği rektörlüğün bu hak kaybına duyarsız kalarak soruşturmaya gerek görmemesi ise tam bir garabettir, vahim bir skandaldır. Çok merak ediyoruz sayın rektörümüzün ve yönetiminin hukukçu danışmanları var mıdır? Sayın rektör daha önce yasağı uygularken yasalarda emredileni yaptığını söylüyordu. Yasalarda bu yönde bir hüküm bulunmamasına rağmen yasak zamanı yasaktan yana tavır alanlar neden şimdi olaya özgürlükler noktasından yaklaşamıyor. Yoksa sayın rektörümüz de yeteri kadar özgür değil mi? Üniversite yönetimi Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL’e fahri doktora verirken GÜL’ün bu konudaki görüşlerini bilmiyor muydu? Ya da Sayın Cumhurbaşkanımız bu ödülü almaya geldiğinde hiç kimse kendisine bu konuda bir bilgi vermedi mi? Bu olaydan sonra sayın rektörü ve onu destekleyen Trabzon siyasetini arkasında görenler daha bir cesaretle başörtüsüne ve özgürlüklere saldırmaktalar.
Trabzon siyasetine yön verenlere, önde gelenlere sesleniyoruz:
Trabzon’u bu ayıptan kurtarın. Trabzon halkı bu hakareti, bu çağdışı zihniyeti hak etmiyor, sizin verdiğiniz bunca desteğe rağmen, bunca yatırıma rağmen, tabanınızın bunca desteğine rağmen bu aymazlığın Trabzon insanına layık görülmesi son derece utanç vericidir.
Trabzonumuz’un değerli vekilleri, seçim öncesi çalışmalardaydık duymadık, görmedik diyemezsiniz, demeyiniz. Bu halktan maddi kalkınma, manevi kalkınma, hizmet adına istediğiniz oyların karşılığı olarak bir damla özgürlüğü çocuklarımıza çok göremezsiniz.
Trabzon’daki sivil toplum örgütleri, hak hukuk adına mücadele eden bireyler, örgütler çok değerli halkımız. Çocuklarımızı kendi değerlerimizle, kendi kimliğimizle yetiştiremezsek kimin değerleriyle, kimin kimliğiyle yetiştireceğiz.
Eğitim-Bir-Sen olarak diyoruz ki, gerek üniversitede gerekse sınavlarda özgürlükler adına engelle karşılaşan bütün kardeşlerimize hukuki anlamda destek vermeye ve sürece müdahil olmaya hazırız. Bundan sonra üniversitelerimizin neresinde olursa olsun milli kimliğimize, değerlerimize ve özgürlüklere ters düşen uygulamaları yapan akademik ve idari kadroları yerel ve ulusal basında deşifre edeceğiz. Ayrıca YÖK’e, Başbakanlığa ve Cumhurbaşkanlığına da şikâyetlerde bulunacağız.
Değerli eğitim camiası üniversite ve Trabzon kamuoyu, akademik bakışa yakışan giyimle, kuşamla inançla, imanla uğraşmak değil; genç dimağlara hür düşünceyi, bilgi üretmeyi ve bilimselliği aşılamaktır. İlk emri oku olan bir medeniyetin mensubu olan her eğitimcinin önceliğin eğitim hakkı olması gerektiğini takdir edeceğine inanıyoruz. Öğrencilerimizin düşüncelerini beğenmeyebiliriz, onlarla aynı fikirde olmayabiliriz ama düşüncelerini ifade etmelerine olanak vermeleri için onlara en büyük cesareti verecek olanlar da bizleriz. Bu gün akademyaya düşen Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş Veli gibi değerleri yetiştiren Anadolu’muzun bağrında sevgi, saygı, hoş görü ve iyilik yetiştirilmesine öncülük etmek, katkı sunmak olmalıdır.
